Kıble Yönü Bulma Aracı

Kıble Yönü
Kıble Yönü:   Kuzey
Kâbe Koordinatı: 21.42252 Enlem 39.82621 Boylam
Bulunduğunuz Yer:   Enlem   Boylam

Kıble Yönü Bulma Aracı Hakkında

Bu araç ile Kıble yönünü kolayca tesbit edebilir ve görsel olarak harita üzerinde görebilirsiniz.
Harita üzerindeki Mavi işaret bulunduğunuz yeri gösterir. Yeşil çizgi ise kıble yönünü gösterir, Çizginin sonu Kâbe'i Muazzama'yı işaret etmektedir. Yeşil İşaret bulunduğunuz yerde olmayabilir, bu durumda fareniz ile tutup haritada konumunu bulunduğunuz yere getirebilirsiniz. veya Arama bölümüne adres yazıp Bul butonuna basarak adrese gidebilirsiniz. Kıble yönü işaretin bulunduğu konuma göre güncellenecektir.

Kıble Hakkında

Soru: Namazın şartlarından olan istikbal-i kıble ne demektir?
CEVAP: Namazı Kâbe’ye karşı kılmak demektir. Mekke’de bulunan Kâbe binasının istikametine Kıble denir.

Soru: Kıble, Kâbe’nin binası mıdır?
CEVAP: Hayır, kıble Kâbe’nin arsasıdır. Yani, yerden Arşa kadar, o boşluk kıbledir. Bunun için deniz ve kuyu diplerinde, yüksek dağlarda ve uçaklarda, bu cihete doğru namaz kılınır.

Soru: Kıble pratik olarak kolayca nasıl bulunabilir?
CEVAP: Akrep ve yelkovanı olan bir saatin yüzü, gökyüzüne doğru ve akrebi güneşe doğru tutulunca, akreple 12 rakamı arasındaki açının orta hattı, güneyi gösterir. Bunun ters istikameti kuzey yönüdür.
Her şehir için, pusula kuzeyinden saat yönünde kıble açısı, www.namazvakti.com sitesinde yazılıdır. Mesela, İstanbul için bu açı, 147 derecedir. Yani İstanbul’da, güneyden 180–147=33 derece doğuya dönünce, kıble bulunmuş olur.

Soru: Türkiye takviminde kıble saati diye bir şey var. Bu nedir?
CEVAP: Her şehir için gösterilen Kıble Saati Vakti'nde, güneşe doğru yüzünü dönen kimse, Kâbe yönüne dönmüş ve o yerin kıblesini bulmuş olur.

Matemetiksel kıble hesaplama (pdf dosyası) için tıklayınız.

Pir İstanbul

Anahtar Kelimeler: kıble yönü,kıble hangi yönde,kıble açısı,Kâbe yönü,Kâbe uzaklığı

Yorumlar

  1. # kamuran 27.04.11

    enlem ve boylam numaralarınız yanlış.örneğin istanbul 41 derece enlem ,29 derece boylamdır

  2. # kamuran 1.07.11

    daha öncede yasmıştım ama düzeltmemeişsiniz tekrar yazıyorum enlem ve boylam yanlış ters yazmışsınız düzeltirseniz kimse yanılmaz saygılarımla.1/7/2011

  3. # editor 4.07.11

    Kamuran bey uyardığınız için teşekkürler,
    Haklısınız hatalı olmuş, düzeltildi.

  4. # burak 3.10.11

    Allah(c.c) hepinizden razı olsun .

  5. # kamuran 28.10.11

    amiiiin cemii cümlenin

  6. # Lokman 10.12.11

    Tesekkurler. Allah’a emanet olun

  7. # muhsin iyi 25.01.12

    Kıblenin (İstikbal-i Kıblenin), Kâbe’ye Yönelmenin Anlamı, Sırları, Faziletleri
    Kâbe’ye yönelmek (istikbali kıble), namazın farzlarındandır. Allah’ın (c.c.) Kuran-ı Kerim’de açıkça emrettiklerine farz denir. Farzları yerine getirmek ibadettir. İbadet insana sevap ve Allah’ın (c.c.) rızasını kazandırır.

    Hac, bizzat Kâbe’yi ziyaret etmeyi gerektirir.

    Kâbe, hem namaz hem de hac ibadetlerini doğrudan ilgilendirmektedir.

    Kâbe, Allah için yapılan ilk mescittir. Hadislerde Hz. Âdem Aleyhisselam tarafından yapıldığı ifade edilmektedir. Kuran-ı Kerim’de temellerinin Hz. İbrahim Aleyhisselam ve İsmail Aleyhisselam tarafından yükseltildiği belirtilmektedir. Buna göre, şu anlaşılmaktadır ki, Hz. Âdem Aleyhisselam tarafından yapılan ve sonradan yıkılan Kâbe’nin temelleri Hz. İbrahim Aleyhisselam ve Hz. İsmail Aleyhisselam tarafından bulunarak Kâbe yeniden inşa edilmiştir.

    Peygamberimiz (s.a.s) Mekke’de iken Kudüs’te bulunan Mescid-i Aksa’ya yönelerek namaz kılıyordu. Ama buraya yönelirken Kâbe’yi de ortaya alıyordu. Yani o zamanlar hem Kâbe’yi hem de Mescid-i Aksa’yı kıble edinmiş oluyordu. Medine’ye hicret gerçekleşince Kâbe’yi araya almak imkânı kalmadı. O zaman direkt Kudüs’teki Mescid-i Aksa’ya yönelerek namaz kılındı. Bu durum peygamberimize (s.a.s) pek sevimli gelmiyordu. O kıblenin Kâbe olmasını arzuluyordu. Bunun için de dua ediyordu. Ümitliydi. Bu şekilde Medine’de on sekiz ay kadar namaz kılındıktan sonra kıblenin Kâbe’ye çevrilmesine dair ayetler nazil oldu: ‘ Yüzünün semada aranıp durduğunu görüyoruz. Artık için rahat olsun. Seni hoşnut olacağın bir kıbleye yönelteceğiz. Haydi, yüzünü Mescid-i Haram’a (Kâbe’ye) çevir. Siz de ey müminler, nerede olursanız yüzünüzü ona doğru çeviriniz… (Bakara suresi, 144)’

    Allah (c.c.) her yerdedir. Ona hususi bir yer ve yön tahsis edilemez. ‘… De ki doğu da batı da Allah’ındır. O kimi dilerse doğru yola çıkarır (Bakara suresi, 142).’ Çünkü Allah yaratılmamıştır. Yaratandır. Yer ve yön kavramları yaratılmışlar içindir. Allah (c.c.) bunlardan aşkındır, yücedir. Allah (c.c.) ne varlık âleminin içindedir ne de dışındadır. Allah (c.c.) yarattıklarına dair her şeyi bilir, görür, gözetler. Kuran-ı Kerim’de arşa istiva ettiğini (kapladığını) söylemesi oraya Zat’ı adına şeref verdiğini belirtmek içindir. O’nun hiçbir yere yöne ihtiyacı yoktur.

    İnsan çok aciz yaratılmıştır. Bir yere sığınmaya mecburdur. Onun için kendisine ev yapar. Aynı zamanda manevi bir güvene muhtaçtır. Bir yönden manevi bir güven duygusu hissetmek ister. Daima o yere yönelme ihtiyacı duyar. İşte yüce Allah (c.c.) bunun için insanın manevi olarak sığınacağı, faydalanacağı bir yer ve yön yaratmıştır. Bu manevi yön ve yer Kâbe’dir. Onun için ayet-i kerime bu ihtiyacı karşılamak için sadece namaz sırasında değil ‘nerede olursanız’ olun diyor: ‘Haydi yüzünü Mescid-i Haram’a (Kâbe’ye) çevir. Siz de ey müminler nerede olursanız yüzünüzü ona doğru çeviriniz…’
    Kâbe hayat kaynağıdır (bk. Maide suresi, 97). Ayrıca insana güven duygusu verir. Oraya giren bela ve musibetlerden emin olur (bk. Ali İmran suresi, 97). Bunlar oraya ‘yönelen’ kişilerden mahrum edilmemiştir. Çünkü yüce Allah (c.c.) için mekân kavramının, uzaklığın önemi yoktur. Kâbe kendisine yönelene bir güven duygusu hissettirir. Çeşitli korku ve kaygılarla namaz kılmak için Kâbe’ye yönelenlerin ruhlarında hissettikleri güven duygusu budur. Bunu herkes deneyebilir. Anlayabilir, yaşayabilir. Onun için Allah (c.c.) ilgili ayet-i kerimelerde Kâbe’nin güven yurdu olduğunu söyleyerek onun bu özelliğine dikkat çekmiştir (bk. Bakara suresi, 125). Hadis-i şeriflerde belirtildiği üzere kalpler Allah’ın elindedir. İstediği duyguyu onda oluşturabilir. Bunda Allah (c.c.) için bir sıkıntı yoktur.

    Kâbe ilahi tecellinin de merkezidir. Allah (c.c.) manevi nimetleri buradan inananların gönüllerine ulaştırmaktadır. Müminler yüzlerini Kâbe’ye çevirmekle sosyal açıdan birlik ve beraberlik duygularını yaşamaktadırlar. Kâbe tüm inananları bir noktada birleştirmektedir. Ama Kâbe’nin işlevini sadece sosyal bir yararla tanımlamak ve sınırlandırmak eksik olur. Kâbe’nin aşkın bir anlamı vardır. Hadislerde ifade edildiği üzere Kâbe’nin duvarında yer alan ve hacıların tavaf sırasında selamladıkları Hacerü’l-Esved (Siyah Taş) cennetten getirilmiştir. Yani Kâbe’nin yapısında dünyayı aşan bir öğe yer almaktadır. Bu durum onun dünyevi faydasının ötesinde yani sosyal birlikteliği temin etmenin dışında başka bir boyuta daha sahip olduğuna işaret etmektedir: ilahi, metafizik.

    Allah (c.c.), Kuran-ı Kerim’de bu ilahi tecelliyi şu ayet-i kerimede ‘mübarek (mübaraken)’, ‘hidayet (hüdan)’ kelimeleri ile işaret etmiştir: ‘Doğrusu insanlar için kurulan ilk mabet, kesinlikle Mekke’deki o çok mübarek ve bütün âlemlere hidayet olan Kâbe’dir.’

    Tasavvuf literatüründe Kâbe’den gönüllere ulaşan bu ilahi tecelliye feyz denir. Feyz, nur gibi ruhun temel gıdasıdır. Kâbe’den gelebileceği gibi rabıta sırasında mürşitten de gelebilir. Tasavvufta mürşidin kalbi de tıpkı Kâbe gibi ilahi tecellinin yeri olarak kabul edilir. Feyz, erbabınca bilinir ki, göğse dışarıdan gelen hoş bir baskıdır. Bilindiği üzere letaifler, yani manevi organlar yüzde ve göğüs üzerinde çeşitli noktalarda bulunurlar. İşte gerek mürşitten gerekse Kâbe’den gelen bu feyz, letaifleri besler, güçlendirir. Bu sayede insanın manevi yükselmesi mümkün olur. Ruhun nurdan sonra gelen ikinci besini feyzdir. Ruh için nur ekmek ise feyz su gibidir.

    Bir Müslüman Kâbe’yi sadece taşlardan, siyah örtüden, yani maddi şeylerden ibaret bir yapı olarak görüyorsa büyük bir yanılgı içerisindedir. O zaman böyle bir Kâbe’ye doğru secde etmek Allah’a (c.c.) şirk koşmaktır. Hâlbuki bu din, öncelikle putperestlere savaş açmıştır. Kendi içerisinde böyle bir çelişkiyi ve mantıksızlığı barındıramaz. Kâbe ilahi tecellinin yeridir. Kıble de bunun yönüdür. Bu inanış insanı ancak Allah’a (c.c.) ulaştırır. Böylece mümin Kâbe istikametine yönelip secde edince Allah’a (c.c.) secde etmiş olur. Şirkten kurtulur. Ayrıca bu inanışı sayesinde her zaman Kâbe tarafına yönelerek ilahi tecelliye müşteri olur. Kalbini, letaiflerini feyizle doldurur. Manevi ilerlemesini ve zenginliğini gerçekleştirerek insanlara yararlı olabilecek bir kıvama gelir.

    Kıbleye karşı oturmak hem hadislerde hem ayet-i kerimelerde teşvik edilmiştir. Peygamberimiz (s.a.s) bu konuda şöyle buyurmaktadır: ‘Her şeyin en güzel ve en uygun bir şekli vardır. Oturma şeklinin en güzeli de kıbleye karşı oturmaktır.’ Ayet-i kerimede ise yüce Allah (c.c.) şöyle buyurmaktadır: ‘Her nereden yola çıkarsan yüzünü Mescid-i Haram’a doğru çevir ve her nerede olursanız olun yüzünüzü ona doğru çevirin ki insanlar için aleyhinizde bir delil olmasın… (Bakara suresi, 150)’

    Kuşkusuz insan namaz kılarken, kurban keserken, Kuran-ı Kerim okurken, zikir çekerken, rabıta yaparken… kıbleye karşı oturarak oradan da ilahi feyzi almaktadır. Ama bu tür bir ibadet olmadan da insan sadece yüzünü kıbleye dönüp oturarak da ilahi feyze nail olabilir. Ayrıca ayet-i kerime ile farz olması nedeniyle insana büyük sevaplar ve Allah’ın rızasını da kazandırır.

    Bir Müslüman öldüğünde mezara gömülürken sağ tarafına yanı üzerine yatırılır ve böylece yüzü, göğsü kıble istikametine konmuş olur. Yine Müslümanlar yataklarında da bu şekilde yatmaya gayret ederler. Çünkü ilahi feyiz letaiflerin bulunduğu yüz ve göğüs noktalarından algılanır. Bu ölünce de yatınca da devam edebilir. Buna her zaman müşteri olmak gerekir. Kabir hayatını keşfeden pek çok veliye göre Müslüman olarak yaşayıp ölemeyen kişiler, her ne kadar böyle gömülseler de bu tür bir pozisyon hemen azap melekleri tarafından bozulmaktadır. Bazı veliler bu çevrilmenin fiziki değil de manevi yüz ve bünye ile olduğunu ifade etmişlerdir. Allah (c.c.) bizleri bu tür şeylerden korusun. Âmin.

    İnsan ömrünün büyük bir kısmı yatakta uyuyarak geçmektedir. Bu zamanı gerek abdestli yatmak, gerekse de yatarken elden geldiğince yüzü kıbleye dönmek suretiyle ibadete çevirmek gerekir.

    Gün içerisinde gerek evimizde gerekse işyerinde vaktimizin çokça geçirildiği bazı yerler vardır. Bize ait veya bizim sıklıkla oturduğumuz bu yerlerde koltuk, masa ve sandalyeler bulunabilir. Bunlar kıble istikametine konursa oturduğumuz yerden bizlere Kâbe’den gelecek ilahi feyze vesile olurlar. İnsanın oturduğu yerde hem başka işlerini yapması hem de ilahi feyizden yararlanması çok akıllıca bir iştir. Kaçırılacak fırsatlar değildir. Çünkü hiç zahmet çekmeden, yorulmadan, oturduğu yerden sevaba ve ilahi feyze nail olunmaktadır. Bu açıdan yemek yediğimiz yerler bile böyle ayarlanmalıdır. Çünkü o az gibi görünen dakikalar bir ömürde toplandığı zaman yılları bulabilir. Ebedi kurtuluşumuza ve çok çeşitli ahret nimetlerine vesile olabilirler. Bunları küçük görmemek, azımsamamak gerekir. Tabii ilahi feyze ulaşabilmek için en azından otururken, kısa bir süre veya ara sıra da olsa, Kâbe’nin karşısında olduğumuzun bilincinde olmak gerekir. Çünkü ibadet bilinçle ve kalpten geçen bir niyetle yapılır. Bunun için karşımızdaki duvarda bir Kâbe resmi veya İslami bir yazı bize bu konuda hatırlatıcı görev yüklenebilir. Bir de evin veya işyerin inşasında Kâbe’nin açıları düşünülmediği için oturacağımız yerler, ortamın dekorasyonunda duvara da ters düşmemesi için bir miktar Kâbe yönünden sapabilir. Toplam 45 derecelik bir açı ile Kâbe’den sağa ve sola sapma normal bir durumdur. Bunları vesvese yapıp da şeytana bu konuda pabuç bırakmamak gerekir. Zira her hayırlı işte imtihanın sırrı gereği pek çok engel önümüze çıkabilir. Allah’ın emrini yerine getirmek, sevap kazanmak, Allah’ın rızasını elde etmek kolay şeyler değildir. Yani haliyle bunlar o kadar ucuz olamaz. Kâbe’nin feyzinden yararlanmak gibi büyük bir nimete kavuşmak için hareket ettiğinizde görürsünüz ki bunu engellemek için nefis ve şeytanlar verdikleri vesveseler ile bizleri ve çevrenizdeki insanları kullanmaya başlayacaklardır. Bazı kişiler, eşyaların yerlerinin değiştirilmesi meselesinde hiç yoktan büyük problemler çıkaracaklardır.

    Kâbe’ye dönmek namazın bir şartıdır. Yani bir parçasıdır. Çoğu zaman parça bütünün yerine geçebilir. Niyet, amelin kendisi gibi sevap kazandırabilir. Yani Allah (c.c.) fazl u ikramıyla bir hayırlı işin bir kısmını yapana hepsini yapmış gibi sevap verebilir. Miraç hadisesinden biliyoruz ki, namaz başlangıçta elli vakitti. Elli vakit demek, insanın tüm zamanını namaza hasretmesidir. Peygamberimiz (s.a.s), gök katında bu konuda Hz. Musa Aleyhisselam’ın görüşünü aldı. O, ümmetin bunu yapamayacaklardır, onlara ağır gelecektir dedi. Bunun üzerine peygamberimiz (s.a.s) Rabb’in karşısına birkaç kez çıkma ile nihayet namaz beş vakte kadar indirildi. Elbette yüce Allah Hz. Musa Aleyhisselam’ın bildiği şeyi de, peygamberimizin (s.a.s) Allah’ın (c.c.) huzuruna tekrar be tekrar gelip namazın vakitlerinin indirimi için istekte bulunacağını da, O’nun da bu isteği kabul edeceğini de ezeli ilmi ile biliyordu. Peki öyle ise miraçtaki bu namaz vakitlerinin indirimi olayı niçin yaşatılmıştı? Çünkü Allah bununla kullarına rızasının daimi namaz halinde olduğunu vurgulamıştı. Elbette dünya işleri bizleri daimi namaz halinden alıkoymaktadır. Buna kimsenin de gücü yetmez. Ama dünya işlerini yaparken abdestli bulunma, kıbleye karşı dönme, Kuran-ı Kerim’den sureler okuma… gibi namazın rükünlerinden birisini ve bir kaçını daimi olarak ayakta tutabiliriz. Bu zor bir durum değildir. Bu sayede Allah’ın rızasının gizli olduğu daimi namaz hali de yakalanmış olabilir. Bu açıdan kıbleye dönme, namaz kılmak gibi büyük bir ibadetin parçası olması yanında insana sürekli namaz hali gibi büyük sevaplar da Allah’ın rızasını da kazandırabilir. Allah hepimize bu büyük nimeti nasip eylesin. Âmin.

    Daima Kâbe’ye yönelen bir kişinin namazlarının da huşulu olacağı kesindir. Namazda huşu ise büyük bir devlettir. ‘Muhakkak ki namazlarında huşua eren müminler, kurtuluşa ermişlerdir. (Mü’minun suresi, ayet 1,2)’

    Kâbe’yi ziyaret etme, İslam’ın beş şartından birisi olan haccın bir rüknüdür. Hadis-i şerifte kabul edilmiş bir haccın karşılığının cennet olduğu ifade edilmiştir. Hac gibi büyük bir ibadetin gerek insana nasip olması gerekse kabul edilen bir derecede gerçekleşmesi, büyük bir bahtlıktır. Devlettir. Hacca gitmeden önce her zaman Kâbe’ye büyük bir iştiyakla yönelmenin bunların gerçekleşmesinde kalbi ve fiili dua hükmüne geçeceği muhakkaktır. Her zaman Kâbe’ye büyük bir iştiyakla yönelme, haccını yerine getiren kişilerin de aziz hatıralarını canlandıran bir işlev görecektir. Bu da o kişiye manevi olarak haccını tazeleme imkânı vermiş olur. Peygamberimiz (s.a.s) güzel bir niyetin, amelini yapmış gibi kişiye sevap kazandıracağını pek çok hadis-i şerifle farklı ifadelerle dile getirmiştir.

    Bir yere yönelmek, orayı manevi olarak ziyaret etmek demektir. İnsanın yapacağı en hayırlı manevi ziyaret ise Kâbe’dir. Daima abdestli halde bulunmak gibi oturacağımız yerlerin kıble istikametinde olması da insanın manevi açıdan böyle büyük hazinelere sahip olmasını sağlayıcıdır. Bunların kazandıracağı şeyler, şimdilik dünya imtihanı gereği gözlerden saklanmıştır. Ahrette bu nimete sahip olanları sevindirecek, hatta onların akıllarını başlarından alacak nice mükâfatları kazandıracağı muhakkaktır. Kaldı ki Allah (c.c.) ilgili ayet-i kerimede ‘yola çıktığımızda’ önce yüzümüzü Kâbe’nin olduğu tarafa dönmemizi, Kâbe’nin nerede olduğu bilincinden sonra yolumuzun tarafına dönüp gitmemizi istediği gibi ‘nerede olursak olalım’ Kâbe tarafından gelecek esintiyi dikkate almamızı da emir buyurmuşlardır. Dikkat edilirse ayet-i kerimelerde namaz ifadesi geçmediği gibi mekân kısıtlaması da yapılmamış, ayet-i kerimeler yürürken de otururken de Kâbe’ye yönelmeyi, onu dikkate almayı ihmal etmememizi açıkça istemiştir: ‘Her nereden yola çıkarsan yüzünü Mescid-i Haram’a doğru çevir ve her nerede olursanız olun yüzünüzü ona doğru çevirin ki insanlar için aleyhinizde bir delil olmasın… (Bakara suresi, 150)’ Bu ayet ve diğerleri bizim tavsiye ettiğimiz şeyleri adeta emretmektedir.

    Tabii edep gereği büyük ve küçük tuvaletler yapılırken kıbleye yüzümüzü çevirmek doğru değildir. Hadis-i şerifler de bu hususta bizleri sakındırmaktadır. Elden geldiğince buna dikkat etmek gerekir.

    Kâbe’ye yönelme nimetinden yararlanmamız için illa abdestli bulunma şartı yoktur.

    Kâbe’ye yönelme ayetleri indiğinde peygamberimiz ve sahabeler çok sevinmişlerdi. O kadar ki Allahu Zülcelâl, ayet-i kerimede peygamberimizin (s.a.s) bu sevincini şöyle ifade etmişti: : ‘ Yüzünün semada aranıp durduğunu görüyoruz. Artık için rahat olsun. Seni hoşnut olacağın bir kıbleye yönelteceğiz. Haydi yüzünü Mescid-i Haram’a (Kabe’ye) çevir. Siz de ey müminler nerede olursanız yüzünüzü ona doğru çeviriniz… (Bakara suresi, 144)’ Çünkü daha önce namazda Yahudilerle aynı kıbleyi, yani Kudüs’teki Mescid-i Aksa yönünü kullanıyorlardı. Bu durum Müslümanların biraz da olsa onurlarına dokunuyordu. Oysa Kâbe’nin önemi de biliniyordu. Peygamberimiz (s.a.s) ve büyük kısım Müslümanlar bir zaman sonra kıblenin yönünün değiştirilip Kâbe olacağını seziyorlardı. Ayet-i kerime onlara bu müjdeyi verdiğinde onlar sadece namazda değil tüm vakitlerinde elden geldiğince Kâbe tarafına yöneldiler. Bu işte çok ileri gittiler. Daha da ileri gidecekleri kesindi. Bu da bu dini pasif bir yapıya sahip kılabileceği gibi daha önemli bazı şeylerin de farkına varılmasını engelleyebilirdi. Onun için aşağıdaki ayet-i kerime bir dengeyi karşılamakta ve Müslümanları bazı konularda aktifliğe teşvik etmektedir. Bu din insanlara yararlı olmak için gelmiştir. Dinin de ruhu budur. İyilik başkalarına yönelmekle gerçekleşir. Kâbe kendisine yönelene feyz, sevap kazandırabilir ama iyilik ancak bir insana yapılınca olur. Kâbe’den elde edilecek feyzle manevi terakkisini sağlayan kişinin iyilikler yapmak için insanlara ve topluma yönelmesi gerekir. Batarya sadece şarj olmak için değil bir işlevi gerçekleştirmek için vardır. Bir de insanı iyiliğe (:bire yani hayra) yönlendiren iman esaslarına da dikkat edilmelidir. Kâbe’ye yönelme kadar bunlara da yönelmek gerekir. Ayette iman esasları da bu yüzden hatırlatılmıştır. Tabii bu ayet-i kerime kesinlikle kıbleye dönmekle elde edilecek faziletleri, nimetleri küçük göstermemekte, sadece Müslümanların bakışını başka mecralara da çekmekte, onların dini bir bütün olarak değerlendirmelerini sağlamaktadır. Kısacası taşları yerine oturtmaktadır: ‘Yüzlerinizi bir doğuya bir batıya çevirmeniz hayra ermek demek değildir… Hayra eren o kimsedir ki Allah’a, ahret gününe, meleklere, Kitab’a ve bütün peygamberlere iman edip akrabalara, öksüzlere, biçarelere, yolda kalmışlara, dilenenlere ve esirlere seve seve mal verenler, namazı kılanlar ve zekâtı verenlerdir… Bir de antlaştıkları vakit (ahitlerini) sözlerini yerine getirenler ile sıkıntı ve hastalık hallerinde ve savaşın şiddetli zamanlarında sabredenlerdir. İşte bunlardır o sadıklar ve işte bunlardır o korunan muttakiler!’

    Bize yöneleceğimiz bir kıble verdiği için Allah’a (c.c.) kelimeleri adedince şükürler, hamd u senalar olsun. Allahu Zülcelâl, bizleri her zaman Kâbe-yi mükerremeye yöneltsin. Bizlere rızasını nasip eylesin. Âmin.
    Muhsin İyi

  8. # burhan 17.06.12

    alah razı olsun sizden yaa…azerbaycanda kıbleyi nasıl bulacagım diye düşünüyordumm..sizin sayenizde buldum

  9. # zeynepseda 11.07.12

    Merhaba bu online kıblenın dogruyu göstermesi için laptopu ya da telefonu kuzey yönunde mı tutmamız gerekiyor?
    Teşekkürler

  10. # ip-adresim 11.07.12

    Merhaba,
    Burada önemli olan kıble açısıdır. Ankara için 160 İstanbul için 151 derecedir.(Haritanın alt bölümünde görebilirsiniz) Bunun anlamı Kuzenden kıble açısı kadar saat yönünde dönerek kıbleyi tesbit edebilirsiniz.

    Dizüstü bilgisayarlarda pusula donanımı olmadığı için bilgisayarınızı döndürmeniz herhangi bir etki yapmayacaktır.

  11. # ZEMA 11.11.12

    ben Rusiyada yasiyorum namaz kilmak istiyorum kiblenin yerini nasil oyreneyim bu cihaza gore kible GUNEYdedir burada dorumudur acaba

  12. # hasan 16.12.12

    allah sizden razı olsun kardeşler

  13. # Fatih Türkdal 7.03.13

    Selam ; Ben Marmara Üni. Elektronik Bilgisayar eğitimi son sınıf öğrencisiyim . Bitirme projemde hedef noktaya oyuncak arabayı hareket ettirmem gerekiyor bunun içinde aracın hedef nokta ile arasındaki açısını bulmam gerekiyor. bunun içinde bazı matematiksel hesaplamalar yapmak gerekiyor. ben bir formül buldum ama hassasiyet ile ilgili endişelerim var. Sizin bu kıble açısı bulunurken kullandığınız açı hesaplama formülü nedir acaba , bu formülü paylaşabilir misiniz?

  14. # Hasan 12.08.13

    Ankara Kocatepe Cami kıblesini tam gösteriyor ama İstanbul Sultanahmet Camiinde bir sorunmu var açı tam karşılamıyor.İstanbulda yeni camileri kontrol ettim çoğu sizin çiziminizle uyuşuyor ama eski camilerde uyuşmuyor neden hata programda mı camilerdemi

  15. # FARID 16.08.13

    Asalam alykum all Brothers!
    today I was just looking if the direction of kible from the house is right then by using this web I was assured that the kaaba direction I were directing to, its right direction.
    thanks a lot may ALLAH bless you all for your efforts!

  16. # ali 25.09.13

    ben gemi kaptanıyım,
    sizin bulduğunuz kıbleyi kontrol ettim;
    normalde bir noktaya yönelmek isteniyor ise (rhumb line) kerte hattı kullanılır.
    sizin bulduğunuz yön (great circle) büyük daireye göre hesaplanmış.
    büyük daire yönü yay şeklinde olduğu için;kıble ile bulunduğumuz mevkiinin arasındaki mesafe arttıkça yay şekli daha eğimli olacağından çok büyük hatalar meydana gelir.
    iyi çalışmalar.

  17. # sevgi yilmaz 18.08.14

    Merhaba ben suan tatildeyimde kiblemi nasil bulucam denize dogrumu kilcam.burdan anlamadim yesil gorunen yer denizi gosteriyor ama diger pusulada kible tam tersi ni gosteriyor denizi arkama aliyorum nasil olucak

Yorum Yaz
Textile help